
Gecenin en büyük sürprizi bence en iyi kadın oyuncu ödülünü Sandra Bullock'un almasıydı. Kendisi de şaşırdı zaten. Gerçi bu konuda biraz duygusal davranıyorum sanırım, çünkü Sandra Bullock'u ciddi anlamda sevmiyorum ve bu ödülün onun oyunculuğundan çok canlandırdığı karaktere verildiğini düşünüyorum. Kısa bir süre önce All About Steve'daki rolüyle en kötü oyuncu ödülünü alması ile de çelişkinin dibine vuruluyor bence. Bunlar dışında ödüllerin dağılımında bir sürpriz olmadı. Daha doğrusu en iyi yabancı filmde bir sürpriz yaşanmış ancak o filmler hakkında hiçbir fikrim olmadığı için bir şey söyleyemeyeceğim.
Geceden akılda kalan birkaç olay ve kazananlar listesiyle devam edelim.

Bu harika şovdan sonra töreni birbirlerini tanıtarak açan ikilinin diyaloğu gayet hoştu. Alec Baldwin, Steve Martin'i birkaç cümleyle övdükten sonra Martin dönüp Baldwin için sadece "and this is Alec Baldwin" dedi ve açılışı güzel kotardılar böylece. Sonrasında özellikle Paranormal Activity parodisi ile yine iyi iş çıkardı bu ikili. Tören sunumu boyunca filmlerle ve daha çok ön sıradaki oyuncularla dalga geçmeleri de gayet hoştu. Özellikle George Clooney'yi güzel kızdırdılar, suratında pis bir gülümsemeyle bu ikiliyi seyretti Cloney tören boyunca. Yine sevmediğim aktörlerden biri olması nedeniyle bu durum baya bi' hoşuma gitti diyebilirim.
John Hughes'ü anma bölümü çok iyi düşünülmüş bence. Ailesi de oradaydı, tüm aile üyeleri aynı gözleri yaşlı yüz ifadesi ile ayakta alkışladılar o sekansın sonunda oyuncuları. En iyi kısa belgesel ödülünün teşekkür konuşmasında ufak çaplı bir Kanye West vakası yaşandı, bu da güldürdü salondakileri. En iyi belgesel ödülünü alan The Cove ekibinin konuşmasında Japonya'daki yunus balıklarının avlanmasını prostesto eden küçük bir pankart açıldı ancak kamera hemen başka bir görüntüye geçti.

James Taylor'ın The Beatles'dan In My Life'ı tek başına çalıp söylediği, 2009 yılında vefat eden Hollywood yıldızlarının anıldığı bölüm de çok etkileyiciydi. Sanırım gecenin en komik olayı da Ben Stiller'ın masmavi makyajla karşımıza bir Na'vi olarak en iyi makyaj ödülünü sunmak için çıkması oldu. Makyaj ile birlikte Stiller'ın Na'vi'ce konuşmaları ve esprileri de harikaydı diyebiliriz.
En kötü ve zorlama dakikalar ise kesinlikle Twilight'dan Kristen Stewart ve Tyler Lautner'ın beraber sunduğu "korku filmlerine sahip çıkmalıyız" temalı bölümdü. Ekranda gösterilen sahnelerin çoğu korku filmi diyebileceğimiz filmlerden bile değilken, Twilight da bir korku filmi gibi gösterilmeye çalışıldı resmen. Ve Kristen Stewart'ı konuşmasının ortasında saniyelik de olsa öksürük tutması "korku"dan bahsedilen anlarda benim için "komedi" oldu.
En iyi erkek ve en iyi kadın oyuncu adaylarını ödül adayları ile bir şekilde bağlantısı olan oyuncular takdim etti, yanlış anlamadıysam. Jeff Bridges, en iyi erkek oyuncu ödülünü geçen sene en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Kate Winslet'ın elinden alırken aynı ters eşleşme en iyi kadın oyuncu ödülünde de yaşandı ve Sandra Bullock ödülünü Sean Penn'den aldı. Son olarak Tom Hanks'in en iyi film ödülünü The Hurt Locker'ın aldığını anons edince Kathryn Bigelow, ekibi ve tüm anti-Avatarcılar bir kez daha sevindi.

Kazananların tam listesi ve geceden bazı anlar ntvmsnbc.com'da videolarıyla birlikte mevcut. Tıklayınız.
Hülâsa, 82. Oscar ödül töreni de böylece sonuçlanmış oldu. Ödüller sona yaklaşırken ne yazık ki Elazığ depremi altyazı olarak geçmeye başladı ve tahmin ediyorum ki ben gibi izleyen herkesin tadını kaçırmıştır bu olay. Tüm depremzedelere ve ailelerine geçmiş olsun deyip bitiriyorum.
Blogunuzu sevdim, bundan sonra takipçinizim.
Twitter'a da ekledim :)
çok teşekkürler!
sizin de formatınız ve blogunuzun şablonu çok hoş. (: