Archive for Aralık 2009

Twitter'dan Seçmeler #2

20 Aralık 2009 Pazar § 0

İki yazı arasında 15 gün olur demiştim ama hem malzememiz çok, hem de bugünden itibaren bi 2-3 haftalığına yine ortalıktan kaybolacağım için "içimde kalacağına yapayım gitsin" diyerek girdim bu işe. İlk yazının sonunda "az laf çok tweet" demiştim. Madem öyle, uzatmıyorum hiç.

  • geçen gün farkettim, gayet ciddi olaylar konuşurken bile mevzu bahis olan adamdan "bebe" diye bahsediyoruz. anGaralılığımızı çok seviyorum. / vdgrl
  • hiç bir şeyle anılmazsam, hiç olmazsa yaptığım menemenlerle anın beni, türkülerle gömün beni dilocan. / samihazinses
  • şu aralar beni düşündüren tek şey seda sayanın yaşını artık makyajla da gizleyemediği. dert tasa bitti yeminle. / kiidra
  • şebnem ferah'ın son albüm kapağı araba yarışı oyunlarının kapakları gibi olmuş. / herbkubilenadam
  • Lemmy Kilmister, Murat dayıma benziyor. biliyorum; çoğunuzun amcasına, dayısına ya da babasına benziyor. / lifelessness
  • zamanında nokia 3210/3310'unda memoli melodisi besteleyip "yılanda" rekor kırmaya kasan manyak arkadaşlarımı çok özledim. ciddiyim özledim. / borastonaut
  • Merhaba, ben Mario&Prenses’in aşkına kendi aşkından daha çok çaba harcayan insanım.Beni yalnızlığımdan ve mantar sevdamdan tanıyabilirsiniz. / draw_me_a_sheep
  • "Kadınlar ne ister" sorusuna ben bile cevap veremem. Dengesiz ol sonra erkekler beni anlamıyor diye zırla.Daha ne istediğimizi bilmiyoruz... / mrsbaros
  • arabanın tavanına düşüp pıtırtılarıyla beni mest eden, şarkılarıma melodi olan yağmur ve arka fondaki güneş için teşekkürler @mikailas / hayatboktan
  • bazen bilerek ağzımın kenarından birayı sızdırıyorum, elimin tersiyle çenemdeki birayı silip kurtu olan Tarkan izlenimi yaratabileyim diye. / lifelessness
  • "yiğidi niye öldürüyoruz ki?" / akselceylan
  • ilk türk astronot aya ayak basınca şey demiş "mehmet la yeminlen pudra gibin" / aliikayaa
  • keşke sırf zil sesim mario diye dersten atılmasaydım. şimdi beni her gören selam vermek yerine 'az süresi kalmış, koşmalı' sesini yapıyor. / kiidra
  • facebook albümlerine aynı fotoğrafın 100 farklı renk/efektli versiyonunu koyan kızların üyelikleri siliniyormuş. tv'de söyledi şimdi. valla. / borastronaut
  • Türkiyedeki dizileri yayından kaldırıp,bütçeyi birleştirip bir tane adam gibi dizi yapsalar ne güzel olurdu.bkz; olmayacak duaya amin demek. / mrsbaros
  • babamın gazeteden çıkan puzzleları torunları için biriktirmesi elimi kalbime götürmeme neden oluyor. / hayatboktan
  • türkiyedeki tüm nutellaların içine gizlice sarelle, çokokrem, şenerella(var böyle bir şey) koysan gene ahlaya ohlaya yer bizim kızlar. / herbkubilenadam
  • Bir kelimeyi yanlış söylediğin zaman doğrusunu söylerim, bozulursun. Google "Bunu mu demek istediniz?" der, bozulmazsın. / busetufekci
  • mutsuzluk uykusuzluk ile doğru, midtermler ile ters orantılıdır bi de. / aliikayaa
  • berabere biten maç haberini "1-1'lerini üzmediler" diye veren hürriyet sen beni üzüyorsun ama. / vdgrl
  • "o kadar utan ki başka bir gezegene yerleşmek için hazırlıklara başla" / lepetityubbie
  • selpak satan çingen bebeleri kadar göz temasında usta varlık görmedim. abartmıyorum, sevgili adaylarına özel kurs verseler köşe olurlar. / borastronaut
  • damacana pompasını layıkıyla kullanan, yere su damlatmayan bir kadınla evlenme kararı aldım. hayranım pompaya tam kararında basanlara. / lifelessness
  • bir mülakatta adam, "son olarak bana sormak istediğiniz bir şey var mı?" deyince, "mutlu musunuz?" diye sormuştum. / islakkarga
  • Hülya Avşar’ın karar mercii olduğu bir platformda ‘mini mini bir kuş’u bile söylemem ben mesela. Rica ederim. Israr etmeyin. Kararım kesin. / draw_me_a_sheep
  • aslında hepimizin ölme hastalığı var. hem de ölümcül. / hayatboktan
  • silinip farklı şekilde tekrar yazılan tweetler sayfada hala gözüktüğünden tweet yazarken karizmatik olmaya çalışanlar kabak gibi çıkıyor. / vdgrl
  • Ünlülerin yazdıkları için değilde celebrity oldukları için takip edilmesi acı. bkz Hülya ve Helin Avşar kardeşler. Neyse ben örgümü öreyim. / mrsbaros
  • takımının maçını bile izlemeyen ama rakibinin yenildiğini duyduktan sonra o takımı tutan arkadaşlarını arayıp dalga geçen adamlardan korkun. / lifelessness
  • kirpi saç modası dışında bir de berbere kaşa ve alnın üstündeki saça makineyle çizgi attırma modası vardı ki, inan anmak bile istemiyorum. / borastronaut
  • 2009'un enleri menleri diye liste yapmayın. 2009'un olayı michael jackson'ın ölmesidir. diğer yaşananlar teferruattır. al sana liste işte. herbkubilenadam
  • 20li yaşlardaki aktivist-leş kızlar dünyanın yüzeyselliğini depoluyor. çocuklarının adı deniz, evlerinde çalan grup yorum, sigarası sarma. / kiidra
  • beyonce, dünyanın en çok klip çeken sanatçısı olabilir. muhtemelen hatunun klip bütçesiyle bizim dış borç ödenir. / saricabasak
  • el ve ayaklarım için seviniyorum bazen. bulmuşlar aradıklarını, istediklerini sanki. ısıtıyorlar birbirlerini soğukta hep. / lifelessness
  • Avuç avuca öpüştük sanki. / leeyore
  • Tweet'im 141 karakter gelsin, yine de o "de" yi birleşik yazmam. / TheGoddessJr
  • kendimi çok güldürdüm, hay ben çok yaşayayım. / aysikukedisi
  • bence, Lost'taki Kate ile Aşk-ı Memnu'daki Bihter aynı kefededir. aynı sinsi bakışlar, ortamın öne çıkan erkeklerine eş zamanlı yazışlar vs. / lifelessness
  • parmakları ağıza sokup yüksek desibelli ıslık çalmayı öğreten kurslar açılsın. her şeyi beceriyorum uğraşınca, bir onu çözemedim yıllardır. / borastronaut
  • bir mango'ya bir ikea'ya uyuz kadın bulanda diz çöker evlenme teklif ederim. ama yarın öbür gün götü başı oynar da "mango" derse döverim. / samihazinses
  • hesabın 5 lira tuttuğu hâlde sana "5 lira versen yeter abim" diyen esnaflardır bana iyiliği, kalp temizliğini öğreten. / lifelessness
  • Erkeğe "zeki kadın mı,sadık kadın mı?" diye sorsalar ille de "koca meme"diye tutturur. He birde nefes alsın yeterciler var,o konuya girmicem. / mrsbaros
  • her şey dahil Paris+Madrid turu 750 liraydı. olur mu öyle şey dedim. kesin dedim, köpek eti kedi eti falandır. o kadar ucuz olmaz dedim. / hayatboktan
  • eğer bugün türk kliplerinin ayrılık anlayışı valiz toplamaksa, bu akımın öncüsü emre altuğdur. / kiidra
  • konversli iki gencin, kızın erkeğin ayağına basması suretiyle öpüştüklerini tasvir eden sadece ayaklardan çekim kareler şu an bitsin. / lifelessness
  • ne depremler ne kasırgalar ne meteorlar... xavi - selçuk takası olursa ancak o zaman inanırım 2012 senaryolarına. / herbkubilenadam
  • 3d gözlükle bir albümlük fotoğraf çekenler var, hâlâ aynadan kendini çekenlerle uğraşıyoruz.Ayrımcılık yapmayalım, ilk grupla da uğraşalım. / draw_me_a_sheep
  • eskiden her mahallede "sen bana üç kere vur ben sana bir kere" diye terör estiren şişman çocuklar vardı. hiç sevmezdim, zira cılızdım. / borastronaut
  • burdan aşk-ı memnu senaristlerine sesleniyorum: dizideki oyuncular sinir krizi sahnelerini beceremiyorlar zorlamayın artık. / vdgrl
  • pantolonumdan özür diledim. "uzun zamandır seni kendim çıkarıyorum. haklısın, kurudun bu aralar." dedim. o ise 'azılı bir edepsizsin' dedi. / lifelessness
Not1: Benim gibi Twitter'ı neler yaptığıyla değil de düşünceleriyle dolduran, Twitter'ı bir blog okuyormuş gibi okuyanlar adına güzel bir derleme olduğu kanısındayım. 50 tweet var yukarıda. Ve bunlar sadece 10-20 Aralık arasındaki günlerde girilenler. Göründüğü kadar kolay bir iş değil, inanın. "Benim bunlardan çok daha iyi tweetlerim var" gibi tepkiler vermeyin, onlara da sıra gelecektir. Yakın zamandan geriye doğru bakıp yazmak kolaylaştırıyor biraz daha işimi.

Not2: İlk yazıda söyledim, "çok fazla kişiyi takip etmiyorum ama takip ettiklerim bana yetiyor." diye. Bu yüzden belli başlı kişilerin tweetlerini aldığımı belirtmeme gerek yok sanırım. Yine başta dediğim gibi, bu şekilde yazan arkadaşlar varsa "iyidir bu adam" dediğiniz, hemen iletin bana.

Not3: Kimseden izin almadım bunlar için. Olur da denk gelip okuyanınız "bana sordun mu kopyalamadan önce?" derse, anında silerim. Ama sanmıyorum ki sorun olsun.

Not4: Üç aydan sonra tekrar İstanbul yollarına düşeceğim bu akşam. Bi' 2 hafta kadar orada kalıp Ankara'ya geçeceğim sonra. Bir aksilik çıkmadan, doya doya eğlendiğim güzel bir süreç olur umarım. Görüşmek üzere.

Nod32: Ahahahha. Finallerim hep iyidir bebek.

Lord of The Rings Is My Life

18 Aralık 2009 Cuma § 0

Hemen hemen tüm muhabbetlerimde bir tane olsun film göndermesi yapmayı seven birisiyimdir. Dizilere de aynı şekilde. İyi mi kötü mü bilmem ama ben acayip keyif alıyorum bu durumdan. Şimdiye kadar şikayet eden de olmadı, o yüzden iştahla yapmaya devam ediyorum.

Ancak bunların içinde hemen her duruma bir cümle uyarlayabildiğim LOTR diyalogları, cümleleri var ki, her göndermede ayrı bir haz alıyorum. Hele ilk defa yaptıklarımda dünyalar benim oluyor. Böyle de küçük şeylerden mutlu olabilen bir adamım. Neyse. Az önce aklıma üç tanesi peş peşe sıralanınca, dedim "yazayım ben bunları bloga aklıma geldikçe." Sonuçta 'eti cin gülsün, dünya gülsün' felsefesini benimsemiş bir insanız.

İlk olarak lisedeki sıra arkadaşım Süleyman ile yıllardır birbirimize bıkmadan kurduğumuz şu cümleyle başlamak istiyorum. Genelde buluşma ayarlarken illa ki geçiyor şu cümle: "Seninle Mordor'a bile giderim abi ben." Bunu deyip sonuç olarak hep aynı yere oturuyoruz Kızılay'da, o da ayrı bir ironi.

İkinci sırayı geçenlerde ilk iki filmi üst üste izleyince evin içinde çılgın atmam esnasında kurduğum cümle alıyor. "Dün gece LOTR ilk iki filmi üst üste izleyince kalkıp balkona Rohan bayrağı asmayı düşündüm. Ama lembaslar çok lezzetliydi, kalkamadım başlarından." Yok elbet Rohan bayrağımız. Ama olsa var ya, düşünmem bir saniye, odamın penceresinden sarkıtırım aşağı. Polisler kapıya dayanırsa da sürerim atımı üstlerine, hiç acımam.

Bugün tam bir hafta oldu, kuzenimle bekar hayatı yaşıyoruz beraber. Evi fazlasıyla geniş kendisinin. Bir koridor var, inanın başından ucuna iki git-gel yapsam yorulurum. Yine bunu düşünmekteyken döndüm kuzene dedim ki "Maşallah, evinin koridoru o kadar uzun ki nazgûl uçuşuyla 3 gün sürüyor sonuna varmak." Üç gecede üç filmi bitirince geçenlerde, muhabbet de sıcak tabii, kaptı hemen olayı. "Atla Yılkı'ya, uçursun seni bebeyim." dedi. Demedi aslında da, dese çok hoş olabilirdi. Bi' elf peksimeti ya da Longbottom tütünü ısmarladım kendisine.

Şartlar gereği çabuk yorulan biriyim. Azıcık yürümeye göreyim, hemen soluk soluğa kalırım. Terleme de cabası. Yine o yorulduğum anlardan birine denk gelen yakınlarım hemen patlatır: "abi sen iste, Sam'in Frodo'yu sırtladığı gibi alayım seni arkama." Şimdi, gayet iyi niyetli söylendiği için bir şey denmiyor ama 'alma beni arkana sen abi' diyesim geliyor muntazaman, tıpkı bir ortaokul ergeninin espri seviyesinde.

Şimdi gelecek olan çok bomba. Romeo anlarımdan birine denk geldi ve ortaya şöyle bir şey çıktı. "Elf gözlerime nasıl büyü yaptıysa artık, gözüm ondan başkasını görmüyor artık." Of dedim cümle bitince. 'nağaptınöylesen?' dedim. Gerçi bu Elf gözleri repliği en çok kullandığımdır. Nazar değmeye aman, keskin gözlerim mevcut. Ortama beklenilen biri uzaktan yaklaşırken genelde ilk ben görürüm ve hemen "Elf gözlerim neler görüyor öyle" derim. Her seferinde ama, istisnasız. Umarım bıkmamıştır arkadaşlarım. Bence bıkmışlardır lan. Ben olsam bıkarım.

Ayrıca, gün gelecek Denethor gibi ağzımdan suları süzüle süzüle domates yiyeceğim ulan. Yapacağım bunu.

Top 3 : Flunk

15 Aralık 2009 Salı § 2

Yine son günlerimi meşgul eden, beni olduğum yerden alıp oralara buralara götüren bir grup yüzünden aldım elime kalemi. Önce kalemi aldım, sonra klavyeye geçtim.

Efendim, Flunk da bir önceki yazımda bahsettiğim Kings of Convenience gibi Norveçli bir grubumuz. Wikipedia'ya göre 6 tane stüdyo albümleri bulunmakta ama benim gözümde 4 adettir. Çünkü diğer 2 albümde bolca remix parçalar bulunuyor. E biz de Top 3 seçeceğimiz için gerek yok irdelemeye o kadar.

İlk olarak Morning Star gibi bir albüm yapan Flunk için ne desem boş demek istiyorum. Her şarkısı birbirinden nefis, harika bir albüm gerçekten. Üç şarkıdan ikisini bu albümden seçeceğim zaten. İlk olarak da On My Balcony diyorum bu yüzden. Nasıl tarif ederim bilmiyorum da, başından sonuna kadar aynı hissi taşıttırıyor size bu şarkı. Başta olmadı mı? Nakaratına geldiğinizde ısınmaya başlıyorsunuz hafiften ve o öylece sürüp gidiyor.

İkinci sırada bu sene çıkan albümlerinden Cigarette Burns geliyor. Yeni albüm de Morning Star'ın gazabına uğramış olacak ki pek bahsedilmiyor kendisinden. İçerisinde Radiohead'den Karma Police coverı da bulunmasına rağmen. Bu şarkımız için ne desem. Ayrı bir havası var. Beni nereden yakaladı bilmiyorum ama 'tatlı' şarkı dediklerimiz olur ya hani, heh işte onlardan kesinlikle.

Son sıra için de, o kadar Morning Star dedikten sonra albümün ismini taşıyan şarkı olan Morning Star diyorum. Baştaki "you are my morning star" deyişleri öldürecek beni Anya ablamızın bu gidişle. Benim Top 3'üm bu şekilde Flunk şarkılarından. Bıkmadan günlerce dinleneyebileceğiniz bir grup özetle kendileri. Tekrar ve son kez söylüyorum; özellikle Morning Star albümlerini baştan aşağı araya farklı bir grup/albüm sokmadan dinleyin bir kere olsun, yetecektir size.

Top 3 List:

Kings of Convenience
Belle And Sebastian
Bat For Lashes
The Smiths

Twitter'dan Seçmeler #1

14 Aralık 2009 Pazartesi § 3

Şu sıralar evimde değilim ve yaklaşık bir ay daha bu böyle süreceğe benziyor. Uzun uzun düşünüp yazabileceğim konu ve hikayeler bulacak vaktim yok dolayısıyla. İki-üç cümleden oluşan postları da sevmiyorum, onları Twitter'a yazmak daha bi' hoşuma gidiyor. Bu sebeplerden ötürü ilk bölümünün kendi tweetlerim ve severek takip ettiğim 2-3 arkadaşın tweetlerinden oluşan bir derleme yapma fikri ortaya çıktı. -not: yazı bitince anladım ki, bu da az uğraştırmıyormuş- Sonraki yazılarda çok daha fazla kişinin tweetlerine yer vereceğim elbet. Bir nevî deneme diyebiliriz bunun için. Tweetlerin zamanı genelde geriye doğru olacak. Rasgele gözüme çarpanları da ekleyeceğimdir elbet ama şimdiki zamandan geriye doğru gitmek daha kolayıma gelecek sanki. -not2: keşke şu favorite özelliğini daha önce kullanmaya başlasaymışım.- Ayın 1'inde ve 15'inde yapmak kaydıyla da iki sefer girsem bu işe, gayet güzel toplamalar olacağından eminim.

Yeri gelmişken şunu da belirteyim; öyle çok fazla kişiyi takip etmiyorum Twitter'da. Ama takip ettiklerim bana yetiyor, zamanla takip edilesi insanlara rastlayıp başlıyorum zaten takibe. Az kişi takip edip de onu takip edenlerin sayısının çok olduğunu görenler başlıyorlar atıp tutmaya o kişi hakkında. Neymiş efendim, "kendini beğenmiş"mişmiş onlar, az kişi takip ediyorlar diye. E ama abicim sen de osurduğunu sıçtığını yazıyorsun oraya, ben de bunu görmek istemiyorum, naber?. Sana saçma gelebilir ama ben 140 karakterlik bir tweeti yazmadan önce bile derleyip toparlıyorum kafamda cümleleri. Bildiğin emek harcıyorum. Sen çıkmış "kanqslarla yataktan yatağa zıplıyore ohyes." falan yazıyorsun. Kusura bakma ama etmem ben seni takip. Sen de beni etmezsin, gerekirse engellersin, önümüze bakarız, değil mi? Anlaştık sanırım bunda da. Başlıyorum.

İlk olarak bir Twitter ekolü samihazinses'ten birkaç tweet ile başlayalım. Can-ı gönülden sevdiğim bir abim(iz)dir Aras.

  • kavgada bile söylenmeyecek şeyleri, kahvaltıda bile söylerim. öyle çılgın atan birisiyim esasında.
  • hayat acımasız, haksız ve zalim, orospu çocuğu ve sikişmiş demişti rafet el roman. ağzına yandığımın rafet'i.
  • hayat çok basit hakan; amına koduğumunun demliğinin altını kısmaz isen, su biter.

"Ne varsa Aydınlı adamda var" düsturundan yola çıktığım borastronaut arkadaşımızın can alıcı birkaç tespiti ile devam edelim. Şöyle de bir cümlesi var ki Bora'nın, her aklıma gelişinde gülerim: "Aydın merkez, çıldırıyor herkes!"

  • yağmur ve soğuk, bildiğin süheyl-behzat kadar rezalet bir ikili. bir aradayken hiç çekilmiyor. hiç.
  • sinirlenince salondaki kristal viski şişesine abanan agresif zenginlere hep özendim. ama hayatta işim olmaz, o ayrı.
  • her gördüğü uzun boyluya "basketbol oynuyor musun canım?" çeken amcalara duyduğum sempatinin haddi hesabı yok. bilinçaltı hep, kızamıyorum.

Blog, Twitter ve FF dünyasında fazlasıyla takip edilen, konuştuğunda 7'den 70'e herkese kendini dinletebilen herbokubilenadam'dan da birkaç tweet almazsak olmaz. Devam edebilmem durumunda buranın müdavimleri olacağından emin olduğum 3-5 kişiden biridir ayrıca kendisi.

  • paragraflarla dolu yazılar yazar, her söylediklerini yedirebilirim ama; "ordu göreve" diyen türk solu için ancak bokumu yiyin diyesim geliyor.
  • obama'nın barış ödülü alması sonrasında nobel, kral tv video müzik ödülleri ayarındadır artık benim için.
  • "doğru haber dürüst haber" diyorsun ama; "reklamlardan sonra devam edeceğiz" diyip, reklam biter bitmez hoşçakalı yapıştırıyorsun.ne iş ?

Birkaç tane de kendi tweetlerimden ekliyorum ki az-çok ne tarz tweetler seçtiğim tam belli olsun. Şu da benim sayfam oluyor. Şu.

  • "güzel değil ama sempatik"e inanmıyorum fakat "çirkin ama karizmatik" olayını sonuna kadar destekliyorum.
  • LOTR ilk iki filmi üst üste izleyince kalkıp balkona Rohan bayrağı asmayı düşündüm. ama lembaslar çok lezzetliydi, kalkamadım başlarından.
  • takımının maçını bile izlemeyen ama rakibinin yenildiğini duyduktan sonra o takımı tutan arkadaşlarını arayıp dalga geçen adamlardan korkun.

Özetle; eleştirel, mizahi ve tespit içeren tweetleri toplamak niyetindeyim. Bunun deneme olduğunu başta söyledim. Birçok kişi var severek takip ettiğim. Yukarıdaki üç kişi, bunları izinsiz alıp buraya kopyaladığım için ters düşmeyeceğime inandığım kişiler, kaldı ki sayfalarına direk link de verdim. Bu yazıyı okuyup da kendisinin veya bir başkasının yazdıklarına güvenenler var ise, yorum olarak veya Twitter'dan bana ulaşabilirler. Bu tarz bir konsepti olan blog varsa da ben henüz görmedim. Olur da görürseniz böyle bir serisi olanı, yine ulaşın bana ve kendisinden özür dileyip onun blogundan devam edelim yola.

Son olarak, bakmayın bu ilk olduğundan çok fazla laf kalabalığı oldu. Bir dahakinde az laf çok tweet olacağından emin olabilirsiniz.

Top 3 : Kings of Convenience

9 Aralık 2009 Çarşamba § 0

Geçen gece Belle And Sebastian için "acayip zorlandım Top 3 belirlemekte" dedim ya, meğer asıl zorluğu görmemişim ben. Kings of Convenience'de seçeneğim BAS'ye oranla çok daha az olmasına rağmen yazıya başladığım şu anda dâhi henüz karar veremedim listeyi nasıl belirleyeceğime. Gece ortalık sakinleştiğinden beri de düşünüyorum halbuki ama, ı ıh, olmuyor. Vakitten kazanmak adına hemen 2-3 cümleyle kendilerinden bahsedeyim.

Efendim, Kings of Convenience Norveçli iki arkadaşımızdan oluşan bir grubumuzdur. Bakmayın soğuk memleketten olduklarına, aksine müzikleri iç ısıtan ve huzur veren türdendir. Sonuncusu geçtiğimiz Ekim ayında çıkan ve hâlâ tazeliğini koruyan albümle birlikte toplamda 3 adet stüdyo albümleri bulunmakta. 10 yıllık bir mâzileri olsa da az ama öz iş yapmışlar diyebiliriz kendileri için ve başlayabiliriz ilk 3'ümüzü belirlemeye.

Yazıya sabaha doğru başladım, üstteki paragrafı da yazdıktan sonra kaydedip bıraktım. Harbiden çıkamadım işin içinden ama hazırım sanırım artık ve ilk olarak Know How diyorum. Bu şarkı, çok çok ayrı. Girişindeki akustiğin melodisi. Şarkının akıp gitmesi ve son dakikalarda bayan vokalin bir anda şarkıya eşlik etmeye başlaması. Tek kelimeyle "enfes".

Know How'ı kenara ayırmıştım çoktan da diğer iki sıra için dört seçeneğim var ısrarla. Şöyle yapacağım bu yüzden ben de; ikisini 2. diğer ikisini de 3. favorimmiş gibi yazacağım ve siz de hoş göreceksiniz beni. Evet, böyle olacak. Şimdi, ikinci sıradan daha aşağısını hak etmeyen bir şarkı varsa, o da Cayman Islands'tır kesinlikle. Eşsiz gerçekten. Her Boku Bilen Adam'ın blogunda içinde bulunduğumuz haftanın şarkısı da bu zaten. Gayet güzel betimlemiş kendisi şarkıyı bizler için, okumanızı öneririm. Diğer iki numaram ise My Ship Isn't Pretty. Yeni albümün en iyi üç şarkısından biridir bence bu.

Üç numarayı I'd Rather Dance With You'ya veriyorum. KOC müziğinin ortalaması üzerinde bir hareketliliğe sahip bir şarkı. Ama yine güzel, yine nefis, yine harika. Üçüncülüğü bu şarkı ile paylaşan ise Boat Behind der, daha da uzatmam.

Şimdi fark ettim de her sıra için ilk saydıklarım 2004 albümünden, ikinci saydıklarım ise 2009 albümlerinden. Ayrıca bir de mansiyon vermek istiyorum -ki favorisi bu şarkı olanlar da vardır.- Efendim, o da Me In You'dur. Ve evet bu da 2009 albümündendir.

Üç diyorum her seferinde ama olmuyor, bir kez daha sınırı aşmış bulunmaktayım. Hele bu sefer iyice coştum. Ancak 6 şarkılık güzel bir liste olduğu kanısındayım. İyi dinlemeler herkese!

Diğer Top 3 yazıları:

Belle And Sebastian
Bat For Lashes
The Smiths

Derbeder Adam Uyanışı

7 Aralık 2009 Pazartesi § 0

Bildiğin günlüğüm olacaksın bugün bilog. Vurucam kırbacı sana. Dertliyim.

Şimdi efendim, son 2.5 seneyi evimde geçirdiğimi, evde olmadığımda da Ankara-İstanbul-İzmir arasında çılgın attığımı birçok yerde defalarca dile getirmişimdir. Tüm saatler, günler, haftalar benim anlayacağınız. Ama evdeyken yaşıyor muyum yaşamıyor muyum orası belli değil. Mesela bayram öncesinde tam 42 gün evden çıkmadım desem hanginiz inanır bana? İnanın ama, hakkatan öyle. Ekşından uzak, kendi hâlinde bir hayatım var özetle. -O değil, böyle deyip duruyorum boş beleş bir adam da sanmayın, sadece şu sıralar evde olmam gerekiyor, bu yani.-

Neyse, şuraya geleceğim; bu kadar boş vakti olan bir genç olarak elbet saat 11-12'de yatmıyor, asiliğin dibine vurup sabah beşlere altılara kadar nerede gereksiz iş var, onlarla uğraşıyorum. E o saatte yatan atam da öğleyin 12'den önce kalkmaz, kalkmasın zaten, alsın uykusunu bir güzel. Ben de öyle yapıyorum, kafama göre kalkıyorum yataktan. Bugün de 7'ye geliyordu yattığımda sabah. Ne var ki uyanmam üç saat sonra oldu ve öyle bir uyanmadır ki anında doğruldum yatakta. Oturdum öyle bir süre, "ulan ne oldu da kalktım böyle?" diye düşünüyorum. Uykum fazlasıyla hafif olduğundan o an duyduğum tek sese yordum sebebini. İki tane sinek nasıl vızıldıyorlar öyle, bir görseniz. Hele bir de gelip yüzüme müzüme değdilerse, kesin budur sebep diye düşündüm. Kalktım, gittim yüzümü yıkadım vs. Gitti artık uyku, belli.

Döndüm sonra odama. Bilgisayar koltuğuna oturdum ama açmadım bilgisayarı. O sessizlik hoşuma gitti. Bilgisayarımın fanı da sağolsun, uğultu manyağıdır kendisi. Açmadım o yüzden, dinledim sessizliği. Çok geçmedi, günün ikinci yerimden fırlamasını yaşadım 10 dakika içinde. Düşünün, en son geçen sene falan şaşırmışımdır bir şeye, o derece. Rüyam geldi aklıma sadece, bir şey olduğundan değil ama var ya, dağıldım resmen.

Ortaokuldaki matematik öğretmenimin evine gidiyoruz ben ve o zamanki en yakın iki arkadaşım. Büyümüşüz, adam olmuşuz, teşekkür mahiyetinde gitmişiz işte. Adam bizi görünce bayağı bi seviniyor doğal olarak. -Bundan 7-8 sene önce, biz okuldayken yaşlıydı çok, umarım hâlâ yaşıyordur, neyse.- Girdik biz eve, hoş sohbet falan güzel ortam oldu. Sonra tek bir cümle önce büyüyü, sonra da uykumu bozdu. Adam hemen yanındaki arkadaşıma dönüp beni göstererek "NE HARİKA HATUN AMA!" dedi. Cidden bu andan sonrası yok, anında uyanmışım. Ben ki kötü rüyalarla uyanan, uyansa da uykusu kaçan bir adam değilim. Nasıl bu kadar etkiledi çözemedim ama sinek falan hak getireymiş, öyle diyeyim ben size.

O değil, koca koca 4-5 paragraf yazmışım. Yazmaya karar verdiğimde "ulan 2-3 cümlede biter bu konu, başka birkaç şeyden de bahsederim" diyordum ama her zamanki gibi çok laf az iş oldu kendi adıma. Neyse, en azından o sıkıntı gitti içimdeki, rahatlamış oldum. Harbiden "sevgili günlük" oldu yalnız bu hahah.

**

Yukarıdaki karenin hangi filmden olduğunu hepiniz biliyorsunuz artık, söylememe gerek yok. Heh işte, hep Jim Carrey'nin o yataktan kalkma sahnesini yapmak istemişimdir. "Derbeder adam uyanışı" diyorum ben ona. Uyanılır, yataktan aşağı bacaklar salınır. Elleri yatağa dayayarak omuzlar hafif yukarı çıkartılır ve geceden kalınmış gibi bakan gözlerle odanın boş duvarı yaklaşık iki dakika seyredilir. Sonra da umarsız bir hâlde kalkılır ve lavaboya doğru hayattan bezmiş adımlarla yürülür. Budur ritüel. Filmi izlememin üzerinden neredeyse 5 yıl geçti ve o gün bugünmüş demek ki. Başardım. Teşekkürler sinekler, teşekkürler Atilla öğretmenim. Bana bu zevki tattırdınız ya, öl deyin öleyim.

Top 3 : Belle And Sebastian

§ 0

İşte şimdi dağıldığım andır. Hemen her gruptan rahat bir şekilde 3 favori çıkartırım. Bazılarında 5'e kadar yolu olsa da ayıramam bir şarkıyı diğerlerinden. Ama iş Belle And Sebastian'a gelince kuruyup kalıyorum. Şöyle bir bakındım az önce, "tamam ya, bu 3'üdür olay. okkey bebiş" dedim. E o zaman, başlayalım vakit kaybetmeden.

Şimdi, bu şarkının bırakın Belle And Sebastian adına favorim olmasını, ölene kadar ripiiğtte giderinin olduğunu düşünüyorum. Nefis vokâller mevcut. Efsane tek kelimeyle. Get Me Away From Here, I'm Dying'den başkası değil, evet! Enfestir, enfes. Öyle ki, resmen şımardım parçadan bahsederken. Özetle; dinleyiniz, kesinlikle seveceksiniz.

İkinci sırada Piazza, New York Catcher geliyor benim sıralamamda. Last.fm'de de tepeyi zorlamakta. Elbet ben de çok seviyorum ama işte Get Me Away From Here, I'm Dying'i geçecek herhangi bir notaları yok kendilerinin. O yüzden ikincilikten ötesi olmayacak dostum, üzgünüm. Hı ama aşağıya da inmezsin, merak etme. [Bu şarkının fizy linkini bulamadım. Hep coverlar mevcut orada. O yüzden gugılda arataraktan bir şeyler uydurdum artık.]

Sonuncuya gelince yine tıkandım bak. Bu sefer de kararsız kaldığım üç şarkı var 3. sıra için ama biri sanki gözümde biraz daha ileride, o yüzden diğerlerini yazmama gerek yok. Radikâl bir karar ile I'm Cuckoo diyorum. Sevilip bilinse de birçok şarkının gerisinde kalan bir parça I'm Cuckoo genel olarak. Şarkının isminin ve sözlerinin benim sevmemde ekstra bir katkısı olduğunu da düşünmüyor değilim ama ana faktör, grubu sevmemdeki ilk sebep olan vokâllerdir. Gerçekten her şarkıda bariz bir şekilde öne çıkan, tertemiz, "billur gibi" dediğimiz türden bir vokâl var. Bu da İskoç grubumuzu dinlenir kılan özelliği zaten.

Başta söylememiz gerekeni sonda söyleyelim bu sefer ve kısa bir bilgi geçelim bu abiler ve bir de abladan oluşan 7 kişilik topluluk hakkında. 1996, kuruluş tarihi grubun. Sonuncusu 2006 çıkışlı 7 adet albümleri bulunuyor. Bu da demek oluyor ki yakın zamanda bir albüm bekliyoruz kendilerinden ve öpüyoruz hepsini teker teker bize bu güzel eserleri dinlettirdikleri için. Şükran Günü duası gibi oldu bu da. Hoş, bu yazı baştan sona genel bir hınzırlık havasında geçti, bunu da coşkuma ve gruba olan sevgime vermenizi umuyorum. Hatta sizi de öpüyorum.

Aşağıda çıkar bunları da seversiniz diye muhtemelen ama bu da böyle bir güzelliğim olsun istedim. Buyrun.

Bat For Lashes
The Smiths

Top 3 : Bat For Lashes

5 Aralık 2009 Cumartesi § 1

Geçen gece The Smiths için yazdığımı bugün tekrar okuyunca "güzel konsept çıkar aslında lan bundan" dedim. En sevdiğim 3 şarkılarını yazmıştım tam da Smiths dinlerken bir anlık coşkuyla.

Bugün de bir Bat For Lashes manyaklığı mevcut üzerimde. Natasha Khan insanına sevgim zaten apayrı. Sesinin yanında güzelliğine de hasta olduğumdur kendisi. Dedim, madem bugün de kaptırdık birisine, yine gireyim şu "3 şarkı" olayına.

The Smiths, "The Smiths" olduğu için tanıtmaya gerek duymadım ama Bat For Lashes için birkaç cümle kurayım istiyorum. Natasha Khan 1979 doğumlu. Vokalinin yanında gitar, bass, piano, harp gibi aletleri de çalabiliyor. İki albümü mevcut. İlki 2006'da yaptığı Fur And Gold, diğeri de bu sene çıkan Two Suns. İki birbirinden nefis albüm.

Last.fm istatistiklerine göre yeni albüm fazlasıyla sevilmiş. Artık yeni olmasından mıdır nedir, Two Suns'ın şarkıları daha üst sıralarda dinlenme sayısında. Ama bence ilk albüm çok daha başarılı. Hele ki Prescilla. Favorim bu şarkıdır. Nakaratıyla diğer tüm parçalardan bariz bir şekilde ayrılıyor. Ki bu şarkıyı sevenin illa ki BFL'yi seveceği kanısındayım.

İkinci şarkım da Fur And Gold'dan gelecek. What's A Girl To Do?. Nakaratındaki "When you love someone, but the thrill is gone. And your kisses at night are replaced with tears" ile dağlar yürekleri Natasha.

Son olarak. Aslında üçüncüyü seçemedim. Yine Fur And Gold'dan Horse And I mı, yoksa Two Suns'dan Daniel ya da Sleep Alone mu? Gönlüm Horse And I diyor ama Two Suns'dan hiçbir şarkı seçmeyerek haksızlık mı ediyorum acaba diye düşünmeden edemiyorum. Şöyle toparlayayım; illa yeni albümden seçeceksem Sleep Alone derim ama Horse And I gizli tercihimdir deyip dönüyorum Natashacığımın yanına.

Star Wars Band Names

3 Aralık 2009 Perşembe § 0

Star Wars Official Blog'u, Twitter sayfasında takipçilerinden ünlü müzik gruplarını Star Wars terimleriyle tekrar adlandırmalarını istemiş ve en iyilerinden bir derleme yapıp bloglarına eklemiş. Bu tür şeyleri acayip severim. Ben de burada paylaşayım dedim. Koyu yazılanlar benim favorilerim. Buyrun.

Elvis PresLeia — via @trentvanegas
Chewie Lewis and the News — via @wk_marshall
Mös Eisley Crüe — via @ellingson
Tom Petty and The Hothbreakers — via @OneDeadPixel
The Doormés — via @lostmindgrapes
Foo TIE Fighters — via @Kalethan
AT/ST — via @AxeFaktor
Leia in Chains — via @AxeFaktor
30 seconds to Yavin 4 — via @AxeFaktor
Nat King Clone — via @darthvader
Modest Mouse Droid — via @TotalHell
Ace of Rebel Base — via @saperle
The Mighty Mighty Hothtones — via @lizperle
Jedi Temple Pilots — via @IanDavidB
They Might Be Banthas — via @IanDavidB
Bespin Doctors — via @HackeMate
Boomtown Womp Rats — via @MBRigney
Bachman Turner Hyperdrive — via @lizperle
Wedge Zepplin — via @thatsmynewband
Alderaan Duran — via @lizperle
The Beta Bantha — via @HackeMate
Chaka Han — via @lostmindgrapes
All Imperial Rejects — via @awesumness16
Panic at the Death — via @awesumness16
Megadeath-star — via @tvjoel
Jar Jar Binks 182 — via @markhoppus
ELO: Ewok Lightsaber Orchestra — via @Aaronstengel
Aerobith — via @IamWritersblock
Aerosith — via @BaconFortress
Pink Droyd — via @12parsecs
Darth Punk — via @desechable
Soft Cell Block 1138 — via @desechable
Massive At-At-Tack — via @Pwosion
Mos Isley Brothers — via @benmalone1908
Gungan Roses — via @pablofigueroa
Greedo Day — via @desechable
The Rancorteurs — via @stockboybrent
ABBA the Hutt — via @JKLMM
My Chemical Rodian — via @rachel_renegade
REO Landspeederwagon — via @marklisanti
The Wampas and the Papas — via @secondperiod
Boba Fett and The Blackhearts — via @kentology
The Clone Roses — via @theRealBeal
Admiral Ozzel Osbourne — via @theRealBeal
IG-88 degrees — via @DarthMater
U2-D2 — via @GirlDetective & @12parsecs
Death Star for Cutie — via @anthonycid1
Nien Inch Nunbs — via @niennunb
Siouxsie and the Banthas — via @DarthMater
X-Pistols — via @DarthMater
They Might Be Ugnaughts — via @TB5918
Wide Spread Panaka — via @Zeblue_Prime
Goo Goo Talz — via @marc7071
Nine Inch Neimoidians — via @bonniegrrl
The Smashing Porkins — via @danielhaymes
Faith No Maul — via @patomarron
Clan of Mynox — via @desechable
Pearl Zam — via @LukesFather
Earth, Windu & Fire — via @stephencooney
Jefferson Star Destroyer — via @BaconFortress
Johnny Kashyyyk — via @lostmindgrapes
X-Winger — via @lostmindgrapes
Bacta Street Boys — via @stockboybrent
Snowtrooper Patrol — via @sean_pierceCEO
Echo Base & The Bunnymen — via @starwars
The Rolling Clones — via @SueEllenGordon
Jar Jar Binks of Clay — via @trentvanegas
The Alan Parsecs Project — via @reinsmapanna11
A Flock of Mynocks — via @adam807

Blogdaki posta direkt ulaşmak için de şuraya tıklayabilirsiniz. Hayır hayır, şuraya. Şakacı ben.

Top 3 : The Smiths

2 Aralık 2009 Çarşamba § 0

Sadece 3 şarkıdan bahsedeceğim. Ancak büyük bir pişkinlikle başlığa The Smiths yazıp genel bir grup değerlendirmesi yapacakmış izlenimi yaratmaktan da geri kalmam.

Son günlerim ekseriyetle This Charming Man dinleyerek geçiyor. Kısa şarkılara olan garip ilgim bu şarkıda da kendisini fazlasıyla gösteriyor. Morrissey'in nefis yorumu zaten her şarkıda olduğu gibi bunda da mevcut. Böyle, kendimi şarkı esnasında iki defa yaptığı "Ah!" sesini taklit ederken buluyorum. Tabii taklit ettiğimle kalıyorum. Her seferinde garip sesler çıkartıp ev halkının "ne oldu?" sorusuna maruz kalıyorum.

Bir The Smiths klasiği There Is A Light That Never Goes Out'tan da bahsedeceğim elbet. Zaten severdim, 500 Days of Summer ile ayrı bir anlamı oldu ve iyice bağlandım bu şarkıya.

"And if a double-decker bus
Crashes into us

To die by your side

Is such a heavenly way to die

And if a ten ton truck

Kills the both of us

To die by your side

Well the pleasure, the privilege is mine
"

Bu satırlarına ayrı bir hasta olduğumdur kendisi aynı zamanda. Nefis.

Ve son olarak Bigmouth Strikes Again. Bu şarkıyı niye bu denli seviyorum hiç çözemedim. Arkada beliren vokallerin şarkıya apayrı bir hava kattığını düşünüyorum. Bu üçlü arasında tercih yapamam muhtemelen ama illa bir sıralama yapacak olursam, saydığım sırayla bulunmaktalar gönlümde. Hele ki This Charming Man. Aman aman. Durun dinliyim az daha.

Telefonda Selam Söyleyememe Sorunsalı

1 Aralık 2009 Salı § 1

Kafe tuvaletleri kapısında yaşadığım ölümcül anlarla ilgili sorunumdan sonra bir diğer belalım olan telefonda selam söyleyememe sorunsalıma geldi sıra.

Hep dedim, demeye de devam edeceğim, çekingen adamım ben. Hele telefonda konuşmayı yeni yeni öğreniyorum sayılır. 21 yaşıma pek bir şey kalmadığı düşünülürse "bunca sene ne yaptın sen?" diye sorarlar adama. Haklılar da. Mesela bir sipariş mi verilecek dışarıdan, ortamda benden başkası varsa "abi sen arayadur ben de mutfağa bi bakınayım" deyip kaçarım o işten. Teknik servis mi aranacak evdeki bir sorun için, direk babama aratırım. Hatta babam yoksa ortalıkta, erkek hâlimle annemi birçok sefer çatalı gözüken tamircilerle muhatap ettim telefonda. Çok muzdaribim, çok.

Bir örnek daha, lise zamanlarımda -derdimizin çok olduğu ergen dönemlerimizde- her gün okulda görüşsem de akşam eve gittiğimde araştığım 1-2 arkadaşım vardı. Tatillerde falan sürekli mesajlaşmaca. Neyse işte, adamlar bir gün patladı. "olm bir kere de 'hıhı, evet, anladım abi' demeden bir konuşma yap bizle" diye. Onlar diyene kadar da fark etmemiştim ama bir sessizlik olursa bozanın hiç ben olmadığımı biliyordum. Birden ne boktan bir telefon konuşmacısı olduğumu fark ettirdiler özetle.

Tüm bunlarla bunca zaman yaşadım, biraz daha kendimi yükselttiğim bir versiyonumla da hayatımın sonuna kadar işi kotarırım gibime geliyor. Ancak bana konuşmamın ortasında "benden de selam söyle" demeyin. YAPMAYIN BUNU. Konuşmaya tüm benliğimle odaklanmışken yapmayın bunu bana. Elim ayağıma dolaşıyor. Tam o anda birden selamı mı söylesem yoksa bir boşluk olduğunda mı söylesem diye ettiğim tereddütü başka bir hiçbir şeyde yaşamadım, yaşamam da. Ha ben derim size. Seviyorum selam söylemeyi. Hiç tanımasam da konuştuğunuz kişiyi, selam söyle derim. Ananızı babanızı hiç tanımasam da en azımdan elimle "selam söyle" işareti yaparım. Alışın buna. Ama siz yapmayın, nolur.

İşte bu da bir tereddüt abidesi olan Erhan'ın diğer bi sorunu. Üst üste iki sorun postuyla sanki bir format haline gelmiş gibi oldu ama değil, içiniz rahat olsun. Karikatürü de gugıla "selam söyle" yazarak ulaştım. -Bu resim/fotoğraf bulma konusunda da başarısızım.- Orada bir kaynak belirtilmemiş. Ufaktan Ender Yıldızhan çizgileri taşısa da bilmiyorum eserin sahibi kimdir. Affola bir yanlış yaptıysam.