Archive for Nisan 2010

Benitez, Beni Duy

14 Nisan 2010 Çarşamba § 0

Her ne kadar iyi bir Fenerbahçeli olsam da Türksel acayip süper ligimizi izlemeyi genel olarak sevmiyorum. Ama gel gelelim bir pazar günü yayınlanan tüm İngiltere Premier Lig maçlarını zevkle izleyebiliyorum ve Fener'in gollerine sevindiğim kadar Liverpool'un gollerinde de seviniyorum. Hoş, son zamanlarda pek sevinemez olduk. Herkes gibi ben de başarısızlığın sebebi Benitez mi, sakatlıklar mı, kıl mı, yün mü diye düşünürken olaya tamamen farklı bir yönden bakma zamanının geldiğini fark ettim.

Uzatmıyorum hemen söylüyorum. Takımda yeteri kadar zenci yok. Evet efendim, budur sebebi. Buyrun aşağıda 2009-2010 kadrosu var. Ryan Babel, Glen Johnson, David N'Gog ve Nabil El Zhar(yanlış görmüyorsam) dışında zenci yok kadroda. Bu dördünü toplasan en fazla iki adam eder zaten. Glen Johnson 1, diğer üçü 1 adam şeklinde.
Uzağa gitmeye gerek yok bu tezin doğrulanması için, bakın üç büyük ligin üç büyük takımına. Manchester United ile başlayalım. Evra, Rio Ferdinand, Anderson, Nani, Valencia, Welbeck anında akla gelen isimler. En az bu kadar daha zenci var kadrolarında. İspanya'ya geçelim, Barcelona'ya bakalım. Alves, Abidal, Yaya Toure, Keita, Henry yine bir çırpıda sayılıyor. İtalya'ya bakılınca Inter'de Maicon, Muntari, Balotelli, Eto'o gibi takımın önemli isimlerini görüyoruz. Hatta Muntari ve Balotelli maşallah "kömür karası" dediğimiz arkadaşlardan.

Oldu mu, "dadmin" oldunuz mu? Bence olmalısınız. Liverpool'un hemen şöyle okkalı zenciler transfer etmesi lazım bir sonraki transfer döneminde. Okkalı yerine başka kelimeler de eklenebilir tabii, yu nov det. Sadece bu sezon Aquilani ve Maxi Rodriguez'e verilen paralarla bir kamyon zenci alabilirdik bence takıma. Ama işte olay top sakalda bitmiyor Benitez. Oturup not tutmaksa olay, biz de tutarız. Uzun pardesü giyip maç boyu sakız çiğnemekse, onları da yaparız. Ama bil yani olmuyor zencisiz. Carragher'ın yanına bir tane, Gerrard'ın arkasına bir tane -tam arkasına olmasa da olur-, bir tane de Torres'in yedeği ama N'Gog kadar adamı futboldan soğutmayacak bir yedek şeklinde minimum üç zenci takviyesi istiyorum bu takıma. Hadi göreyim sizi. İşin garip tarafı aşağıdaki kadro iki eksik bir fazla ile 2005'te Şampiyonlar Ligi kupasını aldı. Hem de Pennant gibi yarım adam edecek bir zenciyle. Buna bir açıklama getiremem ama yine de teorimin arkasındayım.



Not: İşbu yazıda en ufak bir ırkçılık yoktur, aksine tüm ırktan ve renkten insanları birleştirme çabası içinde olduğumu belirtmek isterim. Birleştirme derken yine yanlış anlaşılacak. Ulan var ya Türkçedeki en uzun kelime lastik falan değil, bildiğin zenci. Nereye çekersen uzuyor. Bak yine oldu. Zenci ve uzun kelimeleri arasına olabildiğince kelime eklemeye çalıştım ama illa ki aynı satırda geçiyorlar ben napayım.

Yalnız ve Ayı - 2

12 Nisan 2010 Pazartesi § 1

Yine ilk olarak Tumblr'da yayınlandı bu. 1'i şurada > Yalnız ve Ayı. Seri manyağı bir insan olduğumdan kelli bu da böyle bir şey oldu ama sırf sıkıntıdan, devamı gelir mi bilmiyorum. Malzeme çok aslında bu konuda ama biraz daha yaşamam lazım bunlardan. Şaka şaka, yaşamadım elbet ama görüyoruz ve duyuyoruz bunlara benzer hikayeler. Sana, bana da eğlence çıkıyor işte. "Bi' arkadaş ekolü" de yaptım ya helal olsun bana. Tamam hadi açık olalım; tamamı olmasa da bazı detaylar bana ait. Ayrıca yine görsel bulamadım, canım sağolsun.

"Yine haftalarca evden çıkmamıştım. Ama onun("o" için ilk yazıya bakın) “Of çk skıldm hadi bizm evin ordaki parka gelsne”sini geri çevirecek kadar da enayi değildim. Muhtemelen o banka oturacak, bense ellerim cepte bir şekilde ayakta onun aile sorunlarını dinleyecektim 2-3 saat boyunca. Ama olsun, ikimiz olacaktık ya sonuçta. Kalktım güzelce duşumu aldım bi’ güzel, kokumu süründüm. Umut ya işte, en güzel donumu giydim her ihtimale karşı içime. Saçlarımı iki tiftikledim parmaklarımla düzelsinler diye ama bu bile fazlaydı benim için, attım kendimi hemen sokağa. Param da vardı bu sefer, hazırdım kısacası tüm paramı yedirmeye kıza. Nereye gittiğimi soran anneme de artistlik olsun diye “Oğlunu rahat bırakmıyorlar be anne, bi’ gidip eriteyim şunları da gelirim birazdan” dedim.

Yılda bir kere, o da anneler gününde çiçek alan ben, yol kenarındaki çiçekçiden bir demet gül aldım bu sefer. Ne kadar kendimi ince biriymiş gibi göstermek istesem de içimdeki düz adamı yenemiyorum bu tür karar anlarında. Çiçek alınacaksa gül, takı alınacaksa kolye, çikolata alınacağında ülker çikolatalı gofret -dikkat edin çikolata bile değil-, bisküvi alınacağında da ülker kremalı sandviç bisküvi alırım her seferinde. Çiçeği şöyle bir koklayıp çiçekçi Hüseyin abiye “Bizimkisi çok sever de gülleri ;)))” dedim pişkin pişkin. Annemden sonra bir de çiçekçiye atmıştım golü, her şey yolundaydı. Büyük bir gururla çiçeği taşımak zaten ayrı bir olay. Ara sokaklardan gideceksem bile bu tür anlarda caddelerde salına salına yürürüm. İnsanların yüzüne bakmayan ben, az daha kafamı kaldırsam bulutlara bakarak yürüyecek hâlde yürürüm böyle günlerde, varın gerisini siz düşünün.

Yolun yarısında “Cnm ya bizm kafeye gelsne, bn oraya geldm” mesajını okudum. Sorgulamadım neden diye, hatta sevindim. Düşünsene çoluklu çocuklu parkta oturacağımıza karanlık kafede otururduk bir köşede. Çiçek var elimde, canı da sıkkın. Hafif deştim mi de ağlar, of lan yoksa boğaz muayenesi mi olacak? Gözlerim parladı tabii, hızlandırdım adımları. İşte bu yaptığım yanlışların en büyüklerinden. Azıcık hızlı yürüdüm mü terlemede ne kadar yetenekli olduğumu hatırlarım. Tişört sırılsıklam olurken alnımda boncuk boncuk ter kümeleri oluşur.

Neyse dedim yine de, kafenin köşesine geldiğimde hafif bi’ dinlenir, terimi siler öyle girerim. Sırtımın teri de kurur zaten otururken. Dediğim gibi yaptım. Beklediğimden de güzel atlattım ilk seansı. Tam yönelicem kafeye, yine mesaj. “Erhncm ya, bizmkilern sigarası bitmş. Kmse çıkmk istemedi dışarı, sen alsana gelirkn 2-3 pakt vinstın.” Mesajı en az iki defa okuduğumu hatırlıyorum, sonra zaten tekrar terlemeye başladım. Bizimkiler kim lan? Ne ara toplaştınız amına koyim? “Evden çıkamadım, gelmiyim ben” desen olmaz, ilk mesaja “Tamam geliyorum” diye cevap atmıştım yolda olduğumu belirterek. Bahaneler düşünedurayım ben, farkında bile değilim almışım sigaraları da yürüyorum kafeye doğru. Kurtuluş yok artık, takılıcaz birkaç saat o ortamda. Hem belki ders arası Osmanlar gelmiştir, yarım saat durup okula dönerler tekrar ve kalırız yalnız. Olabilir, niye olmasın.

Olmadı işte langerhans adacıklarına uçak düşürdüğüm, olmadı. Osmanlar olsa yine iyi. Mithat ve sevgilisi Gamze ile birlikte Mustafa da orada. Çift neyse de Mustafa olmasa iyiydi. Biliyordum bizimki boş değildi ona. Mithat ile Gamze birbirleriyle ilgilenirken bizimki de Mustafa’ya yazacaktı ve ben masanın en ucunda oturup diğer masalarda öpüşen çiftleri izleyecektim gizli gizli. Onlar ilk birayı bitirirken ben üçüncü biraya geçecektim. Çünkü benim ağzım meşgul olmayacaktı sonuçta. Tüm bunlar bi’ yana, daha elimdeki çiçekleri nasıl açıklayacağımı bile bilmiyordum.

Bir elimde çiçek buketi, bir elimde taşımayı hiç sevmediğim sigara paketleri, her yerime dolanmış kulaklıkla birlikte canım ter damlacıkları. Tabii götümden düşmek üzere olan pantolonumun yere sürten paçalarını unutmamak lazım. Annem demişti kıvır bir kat uçlarından diye. Sigaraları uzattım sahiplerine. Çiçeği usulca kenara koyup herkesi öptüm sırayla, o’nu öperken fark ettirmeyecek kadar uzun tutmaya çalıştım o anı. Bir süre ses çıkmadı kimseden ama göt Mustafa yaptı yapacağını “Abi bu çiçekler ne ya, kim bu şanslı hatun? ahahah” dedi. Klişe manyağı pis herif, gülüyor bi’ de. “Babaannemin doğum günü de bugün, buradan oraya geçeceğim” dedim. Allahtan biri uyanıp “Buradan çıkınca alsaydın ya” demedi ama orospu çocuğu Mustafa yine konuştu “Aa abi, kardeşinle aynı gün değil miydi ya babaannenin doğum günü hatta 10 Kasım’dı, oradan hatırlıyorum bak” dedi. Hafızasını siktiğim, çok samimi olmasak da birkaç kere gelmişti evimize, böyle bir diyaloğun geçtiğini hatırlıyorum. “Yok hacı ya, o durum anneannemleydi” dedim usulca, hıı deyip çevirdi kafasını, ucuz yırttık. Bir yandan da o’nu kontrol ediyorum. Bana en yakın olan o sonuçta bu toplulukta ama neyse ki ben gelene kadar bir bira içmiş, kafası zaten bozuk, bir de gürültü eklenince duymadı bile muhabbeti.

Gamze ve Mithat sadece birkaç defa bize döndü. Hani tam anlamıyla beş kişi olsak yapıcam şakayı, vericem espriyi ama böyle bir üçlüde gerildikçe gerildim. Şov yine Mustafa’nındı. Her gülünen muhabbet sonunda bizimkinin “Ay alemsin” diyerek dokunulan omuz, kol ve bilumum organ ona aitti sonuçta. Arkası bana neredeyse tam olarak dönük olduğu için benim payıma düşen sadece burnun gözüktüğü bir yüz ve bol bol saç oldu. He arada bir geriye yaslanıyor bahanesiyle çatala bakmadım değil ama o kadarını da hak ettim yani.

Bu böyle neredeyse 3,5 saat sürdü. Arada birkaç Cem Yılmaz göndermesi yapıp 1-2 tane de Fırat taklidi yapabildim bu sürede ve sadece ikisi duyuldu tüm bunların. Hatta orospu çocuğu Mustafa, benim duyulmayan esprilerimi hemen ardımdan tekrarlayıp “Ay alemsin Mustafa”ları kaptı omuz darbeleri eşliğinde.

Sonlara doğru birkaç defa telefonu kurcaladım o’nun göreceği şekilde. Hani “Neyle meşgul bu çocuk ya” desin diye ama bu da tutmadı. “Ne kurcalıyon yine orda, Twitter’a bir şey mi yazıyon?” dedi. Daha da dayanamayıp babaannemi aradım. Sanki o beni aramış gibi de yaparak “Tamam babaanne tamam, geliyorum az sonra” diye kapattım telefonu. “Ya nereye gidiyosun ya sana bi’ şey anlatçaktım ben” dese de bizimki, geri dönüş yoktu artık, olmadı da. Seri hareketlerle “Genşler ben kaçtım acele, öpmeye hiç gerek yok, oturun oturun” diye üsteleyerek çıktım oradan. Hemen köşedeki banka oturdum. Terleme tekrar başladı. Susuzluklarına karanlık ve sigara dumanı eklenen çiçekler götüm gibi oldular. Ceketim kafede kalmıştı ama oraya dönüp kimseyi görmek istemediğimden on saniyelik yolu bile yürümedim. Az biraz soluklanınca kalktım ve gerçekten de babaannemin evine doğru yol aldım. Bu arada tekrar elinde çiçek olan adam kıvancı hüviyetime büründüm. Hatta çiçekçi Hüseyin abinin önünden tekrar geçerken “Abi sırayla hepsini dolaşıyorum görüyosun eki eki” bile dedim. Babaanneme vardığımdaysa bir kez daha tam bir yalnız ve ayı olduğumu anlamıştım. Ama naiftim de, verdim babaanneme çiçekleri. Bu arada o’na mesaj attım, “Canım ceketim orada kalmış galiba, alsana sen onu, ben buradan eve geçerken sizin eve uğrar alırım” dedim. Sadece “ok” diye cevap gelse de bir an bok gibi durumu lehime çevirdim sevinci kapladı yüzümü. Tekrar görecektim onu. Hem de evlerinin kapısında, pijamalı bir hâlde. Uu beybi, güzel bi’ bi’ hareketlenme oldu bende.

Twitter'dan Seçmeler #9

5 Nisan 2010 Pazartesi § 1

Serinin bir önceki yazısına baktım da buna başlamadan, kendimi dünyanın en sözünde durmayan adamı hissettim bir anlığına. "... ay sonunda bir yazı daha gelir." demişim Mart'ın sonunu kastederek ama onun yerine dizilerin içinde boğulmayı tercih edip seriyi ihmal ettim. O yüzden hemen bi' 10-15 günlük derleme ile kaldığımız yerden devam edelim.

(17-31 Mart / 50 tweet)
  • insanların adamına göre muamele etmesi %71'inin su olmasından dolayı. bulunduğu kabın şeklini alıyor işte. / aliikayaa
  • ilk tweet'i "ben geldim" olanların twitter hesabı otomatik olarak silinecek bundan sonra. öneri maili atmıştım geçen gece, kabul etmişler. / borastronaut
  • en tırstırıcı davet, bu mutlu günde sizi de aramızda görmek istiyoruz. diyen kim? gelin damat. aman abi. o gece o araya girilir mi? mazalah. / hakanutku
  • dünyanın en güzel gözü eşşeklerdeyse, sikeyim böyle dünyanın türlü türlü güzelliğini. / samihazinses
  • bana tavır gönül koyarsan, ben de götüne koyarım. / samihazinses
  • bütün tuvaletlere sevdiğim adamın ismini verdim. her gün ağzına sıçıyorum posta posta. rahatlıyorum. / hunfeshan
  • domenech'in fransa'sının, daum'un fb'sinin maçlarını bile 90dakika izleyebiliyorum da şu abbas güçlü ile genç bakış'a 5 dakika dayanamıyorum / herbkubilenadam
  • "ölüme otur" diyen babaannem yemin vermede nirvanaya ulaşmış durumda. / hulucan
  • An gelir, pala bıyıklı taksiciye dalgınlıkla “Görüşürüz” dersin; sana bakar, bakar, bakar... Anlamazsın da niye; jeton sonradan düşer... / OzanOnen
  • Bizde iyi korku filmi çekilemiyor diyenler yanılıyor. Her filme yürek ağızda gidiyorum, bu sefer film yapmayı becermişler mi diye... / hakanutku
  • berberler odası'yla konuştum, bundan sonra "önü yatık arkası dik ensesi uzun apaçi saçı" yapmanın da 69TL cezası var. uyarmadı demeyin. / borastronaut
  • Ufaktan geğirme pratiklerine başladım. Malûm "yaşlı geğiriği" diye bir şey var. Tüm uğraşım torunlarımın güleceği bir geğirim olmaması için. / lifelessness
  • evlenilecek ve eğlenilecek kızdan sonra "vitesin üzerinde el ele tutuşmalık kız" diye bi kategori açtım. ne boka yarayacak daha bilmiyorum. / hoanes
  • "Banyoyu ıslatma." kadar gereksiz bir emir cümlesi duymuş değilim henüz.Banyo zaten işlevi itibari ile sulu bir mekan, nasıl ıslatmayayım? / mahallebaskisi
  • yarın günlerden pazar ve bu vakitlerde babam baba olduğu için bulduğu ilk kovboy filmini başı,sonu, ortası demeden izlemeye koyulcak. / aliikayaa
  • Orgazm taklidi yapan sevgilinize "Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün" demeyin. "Gel, kim olursan ol yine gel" deyin. / MuratAykul
  • genelkurmay daire başkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre "dünyada 2 çeşit insan vardır.." deyip milleti kategorize etmek yasaklanmış. oh. / borastronaut
  • - Seni dün barda başka bir adamla görmüşler. Nasıl yaparsın bunu? - Eksik söylemişler. Başka değil, bambaşka bir adamdı... / MuratAykul
  • Düşünebiliyoruz ama sırtımızı kaşıyamıyoruz. Bu nasıl evrim.. / murat_aras
  • Gecenin sonunda "bana kahve içmeye gidelim" yerine "gel sana çay demliyim lan" diyen adama nikahı basıcam. Kendin ol canımı ye ulan! / mahallebaskisi
  • milli olmak için bir gazla okulu kırıp götümüz yemediği için kerhanenin kapısından dönen bir nesiliz. düşününce güzeliz lan aslında. / fuckofficially
  • Erkeklerin temizlik anlayışı pisuarda ki koku giderici hapçıkları çişiyle düzen sokmaktan ibarettir. / bulentustun
  • Saatini ayarlayan biri size saati sorduğunda saat eğer küsurlu değilse mutlaka karşılığında "Tam mı 8 abi?" gibi tepki verir ya, hastasıyım. / lifelessness
  • Sokaktan geçen hurdacıya "benim karıyı al" diyen bi babam, "ay vallahi giderim ki" diyen annem oldukça "evde sıkılıyorum." deme hakkım yok. / mahallebaskisi
  • gözlük camını temizlediğin bezle halay başı olamazsın. / samihazinses
  • Zenginleri soyuyorsan "hırsız", fakirleri soyuyorsan "devlet"sindir. / resulertas
  • bu memlekette kaleci yetişmemesinin tek sebebi,mahalle maçlarında kalede kalmamak için ilk gelen topu içeri alanlardır. / aliikayaa
  • kadın-erkek temsilcileri toplansın, dengesiz olmaya bir yaş sınırı belirlesin. o yaştan sonra kimse dengesiz davranamasın. müthiş olur bence / vdgrl
  • Yetenekten anladığımız "maykıl ceksın dansı", vatan aşkından anladığımız "zülfü livaneli", tarafsızlıktan anladığımız ise "akp bokum gibi" / PuCCaa
  • Twitter'daki sahte Cem Yılmaz'ın 22.000 takipçisi var. Çantanın,tişörtün çakmasına ilgiyi anlarım da komedyenin çakmasına bu ilgi neden? / hakanutku
  • ben de hakem olsam, gerektiği yerde sağlık görevlilerini sahaya davet ederim. gelen gelir, gelmeyen gelmez. / samihazinses
  • Otobüs şoförünün arkadaşının ön kapının yanında durması ve otobüse binen her yolcudan önce aşağı inip, sonra otobüse geri dönmesinin gururu / irmak_jokerler
  • Kaşar kelimesi sadece yurdumda cinayet sebebi olabilir. Tulum ise belki kavga çıkarır. Halbuki zeytin öyle mi, zeytin gözlüm dedin mi,mis. / istiklalakarsu
  • Bazen o kadar küçük köpekler gezdiriyor ki kadınlar, ayak bileklerine "Canlı hal-hal" taktırmış gibi geliyor. Evet, "hav-hav" / hakanutku
  • “Hayvan severim ama mangalda” esprisini yapan bir hayvan daha görürsem direk yatırıcam mangala. Bakalım kendisini de sevecek mi? / resulertas
  • vatman'ın süper kahraman olmadığını öğrendiğimden beri dargınım raylı ulaşım sistemine. / samihazinses
  • Hiçbir şeyden çekmedim "Abi bilgisayarda oyun var mı?" diye sorup başımda yarım saat dikilen misafir çocuğundan çektiğim kadar. / lifelessness
  • Şimdi aldığın o''karar''ları usulca yere bırak. / bulentustun
  • tim burton'ın yerinde olsam fb-gs maçları ile ilgili bi film çekerim. fantastikse fantastik acayiplikse acayiplik. j.depp'e de selçuk rolü. / herbkubilenadam
  • "evli misin?" sorusuna, ben işimle evliyim diyen epey bir salak yaşıyor değil mi bu topraklarda. hamile kalınca kobi doğurur kesin. / geceleriesen
  • banyo yapmadan durabilmenin bir eşiği var. o eşiği geçince 5 gün olmuş 7 gün olmuş pek fark etmiyor. / manyetikbant
  • Evden getireceği bir şeyi Migros poşetinde taşımaya utanıp marka mağazaların şık poşetinde taşıyan şekilciler, size de merhaba. / resulertas
  • acılı sevmiyorsanız dostlarınıza kebap ısmarlatmayın. zira dost acı söyler / hakanutku
  • erkek olsaydım çok çapkın olurdum diyen kadın ile kadın olsaydım kesin orospu olurdum diyen erkeğin nikah törenine hep davetliyizdir. / geceleriesen
  • "çok güzelsin" diye laf atan adamın tacizinden yakınan kız, nete fotolarını koyup "nasılım" diyerek aynı öküzlerin övgüsünün peşinde koşar. / herbkubilenadam
  • Aforizmalarım azdı kesin yağmur yağcak.. / kulkedisimamasi
  • kutusundaki kadın güzel diye saç boyası almışım. / aysikukedisi
  • az once verdigim siparisten utandim ve banyonun isigini yakip suyu actim. pizzaci cocuk en azindan iki kisiymisler desin.. / kandanadam
  • senle topla beni, çarp uzaklarla, ekle sensizliği, böl saatlere, VE MHP'NİN 40. YILDÖNÜMÜ! / manyetikbant
  • Ali Rıza Bey ve Hayriye Hanım yanyana yürüdüğünde odadaki avizemiz sallanıyor, ki bu 3D efekti Avatar'da bile yoktur. / istiklalakarsu

Diz Boyu Dizi

§ 0

Muhtemelen hayatımda ilk defa -her ne kadar blog ortamında olsa da- çevremdekileri merakta bırakacak bir olaylara girdim. Az çok anlaşılmıştır ne olduğu ama bir de resmi olarak açıklayıp reklamımızı yapayım sizlere bahaneyle.

Uzun zamandır diziler hakkında yazmayı düşündüğümü ama vaktim olsa da üşengeçlikten bu işe bulaşmadığımı belirtmiştim. Geçtiğimiz günlerde "hadi bi' gayret" diyerek başladım. Bir yandan yazarken bir yandan da başka bir blogda şu güzel insanla beraber mi yapsak bu işi diye düşünüyordum. Ancak yeni site aç, o bu derken çok zahmetli olur diye vazgeçmiştim. Sonra hadi içimde kalmasın dedim ve söyledim bu düşüncelerimi.

Gelen cevaba bu kadar şaşıracağımı düşünmüyordum. O da zaten bir deneme sitesi açtığını, benim dizi yazmaya başladığımı görünce bana sormayı düşündüğünü söyledi. Böyle güzel bir tesadüfle başladık ve iki gece önce duyurduk siteyi. Şu ana kadar da hep iyi şeyler söylendi. En fazla eğlendiğimiz şeylerden biri dizi izlemek ikimizin de. Bu site olayında da fazlasıyla eğleniyoruz ve elimizden geldiği kadarıyla tüm dizilere yer vermeyi düşünüyoruz.

Buyrun efendim. Karşınızda Diz Boyu Dizi.


Not: Twitter'dan Seçmeler sağlam aksadı bu aralar, farkındayım. Tam bir aylık tweet var elimde. Bu da üç yazı demek oluyor ama bir türlü değmedi elim. Bugün yarın yazacağım ama bir tane, bekleyiniz.